Hatırlar mısın ? Ne çok gülmüştük o gün ,ne çok ağlamıştık. O şarkıyı hatırlar mısın en sevdiğim şarkıydı, Fatma teyzenin poğaçaları ne kadar güzel olurdu, o sokağın başından hep geçen memur emeklisi bir amca vardı onu hayal meyal hatırlıyorum. Hayallerde geçmişin izleriyle hangimiz böyle cümleler kurmayız.
İnsan geleceği geçmişin mutluluklarının, yaralarının, heveslerinin, sokağının, mahallesinin, en sevdiği arkadaşının bir uzantısıdır aslında . Bu uzanan ve devam eden yol boyunca ne çok kilometre taşı eskitiriz. Ne çok yarın biriktirir. Ne çok umudu saklarız koynumuzda.
Şimdi ve bugüne bakınca farkında olarak bazense hiç farkında olmayarak bugünümüzü adına geçmiş(mazi) dediğimiz o eski dosttan alınmış bir miras olarak buluruz yaşadığımız her anı.
Modern terapistler geçmişin geleceği yorumlarken ve planlarken bir öneminin olmaması gerektiğini, insanın şimdi ve bugünde yaşaması gerektiğini öyle olmasa bile şimdi ve bugünde yaşamasının en sağlıklı ve işlevsel yol olduğunu söylüyorlar. Bu söylem sağlıklı bir gelecek için elzem görünse bile bellek denilen ve silinmesi unutulması çok zor olan muntazam bir kayıt defterine sahip olan insan için çok mekanik geliyor kulağa.
Elbette terapistlerin diline pelesenk olan bu sihirli cümleyi o kadar da uçlarda düşünüp onlara da haksızlık etmenin bir manası yok. Tabi ki onlarında söylediği şey tam anlamıyla bir unutma değil belki olumsuz ve travmatik diye nitelendirebileceğimiz olayları geride bırakarak geleceğimizi inşa etmemizi salık veriyor. Böyle bile olsa mutlu olduğu anlarını istemsizce hatırlayan bir insanın yaşadığı ve belki de hatırlamak istemediğini düşündüğümüz olumsuz yaşantılarını anımsamakta nötrleşmesini istemek biraz da geçmişe haksızlık etmek anlamına gelmez mi ?
Türk sinemasının belki de mihenk taşlarından olması muhtemel olan Ahlat Ağacı filminde bir diyalog belki de üstüne çokça düşünülmesi ve yorumlanması gereken bu konu hakkında çok derin ve aslında belki çok basit ama yine de oldukça mistik ve felsefi olarak ele alıyor. Geçmişinin gölgesinde bugününü şekilllendiren bir baba şu sözü söylüyor genç oğluna;
Ne günler yaşadım, ne insanlar gördüm çoğunu unutmuş olsam da unutuluşun bile bir cazibesi var bence. İnsan biraz da zamanın içinde süzülmeli, iyi ve kötü anıları birbirine karışıp, silinip gitmeli. Silinmeyecek olanlar da var tabi. Zamana bir çentik atmak ..
Belki de bu diyalog hayatın içinden gelen pek çoğumuzun zamanın sınırı bilinmez yolunda her defa yaşadığı ancak kelimelere dökemediği bir durumu anlatmış.
Evet belki de terapistlerin anlattığı şifalı geleceğin yolu bu birkaç cümleyle açıklanabilir. Unutmak mümkün değil tıpkı hep hatırlamak istediğimiz ve bazen hiç hatırlamak istemediğimiz anılarımız ve anlarımız gibi. Yinede insan birazda zamanın içinde süzülmeli, iyi ve kötü anıları…